Demokratik Dünyayı Birlikte Tasarlayalım

İnsanlar arası bağımlılık ilişkilerinin, buna bağlı olarak sömürünün ortadan kalktığı, bilim ve teknolojinin doludizgin geliştiği, doludizgin gelişen teknolojinin hayata geçirilmesiyle gelirin alabildiğine arttığı, artan gelirin adil bölüşüldüğü, böylece refahın arttığı, bağımlılık ilişkilerinin ortadan kalkmasıyla, çatışmaların, savaşların, açlığın, yoksulluğun ve diğer bütün müsibetliklerin sona ererek, bunların yerini bilgi, yetenek ve deneyim yarışına dayanan kardeşçe rekabetin aldığı, böylece insan ilişkilerine barış ve dostluğun egemen olduğu,  içinde bilgi, sevgi ve  aşk ile yaşanan bir toplum, bütün demokrat insanların idealidir. Ancak dünya bu idealden henüz çok uzaklardadır.

Dünyada giderek derinleşen bir gelir dağılımı adaletsizliği, bunun sonucu olarak sürekli artan  bir yoksulluk ve insanlığın yüz karası açlık var. Gelir dağılımı adaletsizliğini daha da derinleştirmek için savaşlar, siyasi kargaşalar çıkarılıyor. Küresel liberal siyasi-ekonomik “yeni dünya düzeni”, en büyüğü 2008’de patlak veren, “piyasaya iman”ı yerle bir eden ve artçı sarsıntıları halen süren, peş peşe ekonomik krizlerle temelinden sarsılıyor, insanlar servetlerini, işlerini kaybediyor. Öte yandan, Çin, Hindistan vb “ucuz işgücü cennetleri”nde insanlar sefalet ücretleri ile çalıştırılırken, bu durum birleşik kaplar etkisiyle, başta Avrupa olmak üzere, “sosyal devlet”in zayıflamasına, tüm dünyada işçi ücretlerinin düşmesine, böylece yoksulluluğun yayılmasına neden oluyor. Birleşmiş  Milletler tarafından Eylül 2010’da yayınlanan “Yoksulluğu Yeniden Düşünmek” başlıklı rapora göre, dünyada 1.5 milyarın üzerinde insan günde 1.25 dolarla ve 3 milyardan fazla insan günlük 2.5 dolarla geçinmek zorunda. Gözlerimizin önündeki; “göbekleri davul gibi şişmiş, bacakları çöp gibi ipince kalmış, kocaman gözlü aç çocuklar” ile simgeleşen insanlığın yüz karası bu manzara, yüreğinde insan sevgisi olan herkesin içini burkup, vicdanlarını sızlatıyor.

Dünyada Demokrasi Sorunu Var!

 Gelir dağılımı adaleti ile demokrasi arasında yakın bir ilişki vardır. Tüm insanların “bağımsız ve eşit bireyler” olarak kamu yönetimine katıldığı demokratik ülkelerde, gelirin daha adil dağıldığını, demokratikleşme düzeyi yükseldikçe gelir dağılımının daha adil hale geldiğini, demokrasi düzeyi düşük, yani insanlar arası eşitsizlik ilişkilerinin yaygın olduğu ülkelerde ise gelir dağılımının adaletsiz olduğunu görüyoruz. Ülkeler bazında gelir dağılımı ile demokrasi arasında yakın bir ilişki olması, aynı ilişkinin dünya bazında da bulunduğunu gösterir. Eğer dünya demokratik olsaydı, tüm insanlar kamu yönetimine “bağımsız ve eşit bireyler” olarak katılır ve bunun sonucu olarak gelir dağılımı hakça olurdu. Ancak, dünyada giderek derinleşen bir gelir dağılımı adaletsizliği var olduğuna, gelir dağılımı adaleti ile demokratikleşme arasında yakın bir ilişki olduğuna göre, dünyada bir “demokrasi sorunu” vardır, dünya anti-demokratiktir demektir. Dünya anti-demokratik ise, bu durum, “demokrat” aydınların önüne, “dünyanın demokratikleşmesini sağlayacak olanakların ve pratik çözümlerin neler olabileceği üzerine düşünme” görevini ve sorumluluğunu koyuyor. 2008 ekonomik krizinin işaret ettiği sorunlar, demokrat aydınların, “demokratik dünyayı düşünme” görev ve sorumluluklarını, somut bir hareket noktası olarak gözler önüne seriyor.

Tam bu noktada, “Dünya siyasi ve hukuki olarak ulus-toplum/devletler halinde yapılanmış olduğuna göre, gelir dağılımı adaletsizliği ve demokrasi ilişkisi ya da ‘demokrasi sorunu’ neden ulus toplumlar bazında değil de dünya bazında ele alınıyor?” biçiminde bir soru sorulabilir.

Neden Demokratik Ulus Değil Demokratik Dünya?

Gelir dağılımı adaleti ve demokrasi ilişkisini dünya bazında ele almamızın nedeni, dünya, siyasi ve hukuki olarak ulus-devlet halinde yapılanmış olmakla birlikte, 1980’li yıllardan itibaren hızla ilerleyen küreselleşme sürecinin sonucu olarak, dünya ekonomisinin adeta tek bir organizma gibi hareket eder duruma gelmiş olmasıdır. Küreselleşme süreci, esas olarak, 1980’li yıllarda ABD Hazine Bakanlığı, IMF ve Dünya Bankası arasındaki “Washington Uzlaşması” ilkeleri çerçevesinde gelişmiştir. Washington Uzlaşması’nın belli başlı ilkeleri şunlardır: dış ticaret ve kambiyo rejimlerinin liberalleştirilmesi, sermaye hareketlerinin liberalleştirilmesi ve özelleştirme. Bu ilkelerin adım adım hayata geçirilmesi sonucunda, dünya “küresel liberal bir köy” haline gelmiştir. Dünyanın ekonomik olarak küreselleşmesinin sonucu olarak, ekonomik büyüme, kalkınma, gelir dağılımı adaletsizliği vs. ekonomik sorunların, ulus bazında ele alınıp çözümlenmesinin zemini geniş ölçüde ortadan kalkmıştır. Öte yandan, siyaset ve ekonomi, et ile tırnak gibi birbirinden ayrılmaz iki alan olup, ekonominin küreselleşmesine paralel olarak siyaset de küreselleşmiştir. Bu nedenle, bütün ülkeler, siyaseten küresel düşünüp, küresel davranmaktadırlar. Öyleyse, dünyadaki demokrasi sorununu ve demokrasi sorununun ayaklarını bastığı ekonomi sorununu, buna bağlı, bununla ilgili ve bundan kaynaklanan irili ufaklı bütün toplumsal sorunları, dünya bazında düşünmek, bu sorunların demokratik çözümünü de dünya toplumunun analizi ve bu analize dayanarak dünyanın demokratik modellenmesi çalışması ile ortaya çıkacak tablonun içinde arayıp bulmak gerekmektedir.

Peki, dünya toplumunun analizi ve buna dayanarak dünyanın demokratik modellenmesi çalışması nasıl yapılabilecektir? Bu soruyu sormamızın nedeni, kendini “demokrat” olarak niteleyen aydınların, Marksizm’e ortodoksça bağlı kalmaya devam edenlerden, ulusçulardan,  neoliberalizmi demokrasi olarak görenlere kadar, neredeyse sayısız kamplara bölünmüş olmasıdır. Bu bölünme, demokrasi mücadelesi bakımından –kuşkusuz- olumsuz bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Ancak, ortak payda arayan gözlerle biraz yakından baktığımızda, ilk bakışta aldığımız izlenimin aksine, demokratlar arasında birçok esaslı ortak paydanın varlığı nedeniyle, tablonun kötü olmadığı görülebilir.

Demokratların Birliği İçin Yeterince Ortak Payda Var

Bir defa yoksulluğun hele açlığın olmadığı, insanların içinde insanca yaşadığı, yani refahın, adaletin, barış ve dostluğun, sevgi ve aşkın her yerde olduğu bir toplumsal düzen, istisnasız bütün demokrat insanların isteğidir. Refah, adalet, barış ve dostluk, sevgi ve aşk ile yaşamayı “yaşama hakkı” parantezine alabiliriz. Yaşama hakkı denilince yaygın olarak “can güvenliği” anlaşıldığı için, bu paranteze alma, kimilerine ilk bakışta biraz zorlama gibi gelebilir. Bunun bir zorlama olmadığını göstermek için yaşama hakkının derinliğine –ana çizgileriyle- inmek gerekiyor. Her canlı gibi insanın da doğası yaşamaya hem de sonsuz yaşamaya yöneliktir. Bu nedenle yaşama hakkı, herkesin sahip olması gereken, diğer bütün insan haklarının türediği, ana insan hakkıdır. Her canlı gibi, insan da “yaşam birimi” olarak var olur ve her şeyden önce işgücü ve düşünme gücünden ibaret olan bedensel-doğal yaşamda kalma olanaklarını kullanarak yaşar. Ancak insanın doğal yaşamda kalma olanakları üzerindeki -doğal- hakkının, başka kişilerin iradesiyle –doğrudan veya dolaylı- kısıtlanması, o kişinin yaşama hakkına müdahale, yaşamının tehdit edilmesi demektir. Adaletsizliğin, yoksulluğun, çatışma ve düşmanlıkların, sevgisizliğin kökeninde bir kısım insanların, diğer insanların yaşam birimi olarak sonsuz yaşama hakkını hiçe sayarak, onları kendine bağımlı kılıp, onların doğal yaşamda kalma olanaklarına veya bu olanakları kullanarak ürettiği ürünlere sahip olma, böylece yaşama hakkına müdahale eğilim ve eylemi vardır. Bu nedenle, refah, adalet, barış ve dostluk, sevgi ve aşk ile yaşama isteğini, “yaşama hakkı” parantezine almak, asla bu kavramın zorlanması değildir. Öyleyse, “insanların yaşama hakkına sahip olarak yaşaması” istisnasız bütün demokratların temel ortak paydasıdır. Bu, ana ortak payda olup, bundan, aşağıda söyleyeceğimiz diğer ortak paydalar türer.

“Refah her yerde” olabilmesi için, her şeyden önce toplumsal gelirin sürekli arttırılması, yani zenginleşmek, yaygın deyişle “pastayı büyütmek” gerekir. Öyleyse, pastanın büyütülmesi de demokrat insanların ortak paydalarındandır.

“Refah her yerde” olabilmesi için pastanın büyütülmesi yetmez, büyüyen pastanın hakça bölüşülmesi, pastanın hakça bölüşülmesi için de “adalet her yerde” olması gerekir. “Adalet her yerde”, bunun sonucu olarak “refah, barış, dostluk, sevgi ve aşk her yerde” olabilmesi için, insanlar arasında bağımlılık ve eşitsizlik ilişkisi olmaması, insan ilişkilerinin bağımsız ve eşit birey ilkesi üzerine kurulu olması, bunun sonucu olarak insanların toplumun yönetimine bağımsız ve eşit birey olarak katılmaları, yani “demokrasi her yerde” olması  gerekir. Bundan dolayıdır ki, hangi kampa mensup olurlarsa olsunlar, bütün demokrat insanların ortak paydası, insanlar arasında bağımlılık ve eşitsizlik ilişkilerinin olmadığı bir toplumsal düzen istemek, yani demokrasiden yana olmaktır.

Yukarıda ortaya koyduğumuz üzere; ekonominin hareketi küreselleşmiş, böylece “ulusal ekonomi politikası” izlemenin zemini geniş ölçüde ve geri dönülemez olarak ortadan kalkmış olduğu, buna bağlı olarak siyaset de “ulusal bazda küresel siyaset” niteliğine bürünmüş  olduğu, bundan dolayı pastanın bağımsızlık ve eşitlik ilişkileri içinde büyütülerek adil bölüşülmesi küresel boyutta gerçekleşeceği için demokrasi sorununa küresel yaklaşımın da demokrasiden yana insanların ortak paydası olduğunu düşünüyoruz.

Bu ortak paydalar temelinde dünyanın demokratik modellenmesi çalışmasının alanları ne olabilir?

Dünyanın Demokratik Modellenmesi Çalışması Hangi Alanlarda Yapılacak?

Dünyada giderek derinleşen bir gelir dağılımı adaletsizliği, bunun sonucu olarak sürekli artan  bir yoksulluk ve insanlığın yüz karası açlık, küresel liberal ekonomik düzenden kaynaklanmaktadır. Onyıllardır yapılan propaganda sonucu, geniş kitleler, liberalizmin alternatifsiz, tartışmasız en iyi düzen olduğuna inandırılmıştır. Oysa insan aklının düşünme olanakları sınırsız olup, tarihinin her döneminde insanoğlu, aklının bu olanağını kullanarak, kendi iyiliği için “içinde daha iyi  yaşanabilir başka türlü bir dünya”yı hep düşünüp tasarlayabilmiş ve bu tasarımları hayata geçirebilmek için hep “adalet mücadelesi” vermiştir. İçinde yaşadığımız dünya iyi bir dünya olmadığına, bunun da başlıca nedeni küresel liberal ekonomik düzen olduğuna, insan aklının düşünme olanakları halihazırda da sınırsız olduğuna göre, içinde daha iyi yaşanabilir bir başka ekonomik düzen tasarlanabilir. O halde, tasarımı yapılacak ilk model, yaşama hakkı, pastanın büyütülmesi, demokratiklik ve küresel yaklaşım ortak paydalarını içeren “dünya demokratik ekonomi modeli” olacaktır.

Küreselleşme sürecinde yaşanan en önemli gelişmelerden birisi de, küresel rekabetin kamçılamasıyla,  bilim ve teknolojide yaşanan büyük sıçramadır. Teknoloji, “teknoloji işçileri” olarak adlandırdığımız; geniş ölçüde kapitaliste bağlı olarak çalışan düşünme gücü taşıyıcıları tarafından üretilmektedir. Rekabette çok önemli bir unsur olduğu için, teknoloji işçilerinin kapitaliste bağımlılığı, “sözleşme serbestisi”nin ötesinde, patent kanunlarına konulan hapis cezası hükümleriyle pekiştirilmiştir. Bu nedenle, halihazır “bilgi hukuku” anti-demokratiktir.

Kapitalistin temel amacı kar elde etmek olduğu için, kapitalist, yeni teknolojileri, piyasadaki rekabet gücünü arttırdığı ölçüde kullanmaktadır. Bunun sonucu da, teknolojik ilerlemenin kapitalistin kar güdüsü ile frenlenebilmesidir. Bunun nedeni, ileri teknolojik bilginin mülkiyetine sahip olmasının, kapitaliste, bir tekel konumu sağlaması, tekel konumu sürdüğü sürece kapitalistin mevcuttan daha ileri teknolojiyi kullanmamasıdır. Bu, teknoloji işçilerinin kapitaliste bağımlılığının, başka bir deyişle halihazır bilgi hukukunun anti-demokratik olmasının sonucudur. Teknolojik ilerlemenin önünün sonuna kadar açılarak, teknoloji sirkülasyonunun hızlandırılması, insanlığın refahını görülmemiş derecede arttıracaktır. Bu durumda tasarımı yapılacak ikinci model, yine yaşama hakkı, pastanın büyütülmesi, demokratiklik ve küresel yaklaşım ortak paydalarını içeren “dünya demokratik bilgi hukuku modeli” olacaktır.

Dünya ekonomisinin liberalizm temelindeki kurumsal yapılan(dırıl)masının en önemli sonuçlarından birisi de, çalışma ve sosyal güvenlik sisteminin anti-demokratikleştirilmesidir. Böylece geri ülkeler ucuz işgücü cenneti haline getirilmek suretiyle, hem geri ülkelerin hem de gelişmiş ülkelerin işçi sınıfının refah düzeyi düşmüş, buna bağlı olarak işçi sınıfının burjuvaziye bağımlılığı dünya çapında artmıştır. Çin, Hindistan, Türkiye vb ülkelerin ucuz işgücü cennetleri haline gelmesi, sadece bu ülkelerde değil, bir zamanların sosyal güvenlik cenneti olan Batı Avrupa ülkelerinde de ücretlerin düşmesine, işsizliğin artmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda dünyada artı-değer sömürüsü yoğunlaşırken, yoksulluk ve açlık yaygınlaşıp derinleşmiştir. Bu anti-demokratik yapılanma ve işleyişin tersine çevrilerek,  içinde daha iyi yaşanabilir bir başka dünya oluşumu için dünya demokratik ekonomi modeli ve dünya demokratik bilgi hukukuna ilaveten, bir de yaşama hakkı, pastanın büyütülmesi, demokratiklik ve küresel yaklaşım ortak paydalarını içeren “dünya demokratik çalışma ve sosyal güvenlik modeli”  tasarlanması gerekmektedir.

Küreselleşme süreci, ekonomik yapılanma bakımından, dünyayı adeta “liberal bir köy” haline getirmiş olmakla birlikte, dünya siyaseti “ulus-toplum/devletler”den oluşan, parçalı bir siyasi yapılanma durumundadır. Sovyetler Birliği’nin ve Yugoslavya’nın dağılmasından sonra ortaya çıkan yeni ulus-devletlerle, parçalılık daha da artmıştır. Kuşkusuz demokratik dünya modeli tasarımlarının hayata geçmesinden, dünya siyasetinin ulus-toplum/devletler halindeki parçalı yapılanması etkilenecektir. İşte bu etkilenmenin nasıl olabileceğinin tartışılması ve bu tartışmalar içinde, bütünleşmiş demokratik bir dünya toplumu oluşumunun olanaklarının araştırılması gerekecektir. Bu nedenle, yaşama hakkı, pastanın büyütülmesi, demokratiklik ve küresel yaklaşım ortak paydaları temelinde, “Ulus-Toplum/Devletlerin Dünü Bugünü ve Geleceği” konulu bir çalışmanın da yapılması gerekmektedir.

Kuşkusuz, demokratik dünya modellemesi çalışmasının konuları bunlardan ibaret değildir. Küresel yargıdan, küresel güvenlikten, küresel çevre hukukuna  kadar, üzerinde modelleme çalışması yapılması pek çok konu vardır.

Halihazırda demokratların saysız kamplara bölünmüş olması, sayısız düşünce farklılığı demektir. Öyleyse bu konularda dünyanın demokratik modellenmesi çalışması yapılırken hangi düşünce malzemesi kullanılacaktır?

Demokrasi Mücadelesi Tarihinden Miras Düşünce Malzemesi Kullanılacak

Kuşkusuz modelleme çalışmaları sırasında, Amerika yeniden ve yeniden keşfedilmeyecektir. Çünkü, gerek burjuvazinin feodaliteye karşı verdiği demokrasi mücadelesi ve gerekse kapitalizmin rekabetçi ve emperyalizm aşamalarında verilmiş demokrasi mücadeleleri içinde, insanlık epeyce kuramsal bilgi ve pratik deneyim bilgisi birikimine sahip olmuştur. Bu birikimin önemli kısmı da yaşama –ana- hakkı ve bundan türeyen diğer insan hakları olarak, başta demokrasisi gelişmiş ülkeler olmak üzere, dünyanın geniş bir bölümünde hayata geçmiştir. İlaveten, kapitalizmin küreselleşme aşamasına geçtiği 80’li yılların sonlarından beri yapılan düşünsel çalışmalar sonucunda da hatırı sayılır kuramsal bilgi ve pratik deneyim bilgisi malzemesi birikmiştir. Bunlardan, Dünya Sosyal Forumu’nun (Küreselleşme Karşıtlığı) yaptığı çalışmaları özellikle zikretmek isteriz. Ayrıca 70 küsur yıllık sosyalizm deneyimi de nelerin yapılması/yapılmaması gerektiğine ışık tutabilecek nitelikte, oldukça zengin kuramsal ve pratik bilgi malzemesi mirası bırakmıştır. İşte dünyanın demokratik modellenmesi çalışması yapılırken bu zengin düşünce malzemesi kullanılacaktır. Bu nedenle, böyle bir modelleme çalışması yapacak olanların, düşünce malzemesi sıkıntıları hiç olmayacak, çalışma sürecinde ihtiyaç duyulursa, muhtaç oldukları malzemeleri türeteceklerdir.

Demokratların saysız kamplara bölünmüş olması karşısında, farklı düşünceler ortak bir potada nasıl kaynaştırılacaktır?

Ortak Paydalar Arasındaki Bağlantılar Modelleri Bir Sistem Haline Getirecek

Yukarıda yaşama hakkının ana ortak payda, pastanın büyütülmesi, demokratiklik ve küresel yaklaşımın da ana ortak paydanın gerçekleşmesini sağlayacak olan, bu nedenle ana ortak paydadan türeyen türev paydalar olduğunu söylemiş ve devamında türev paydaların ana ortak paydadan nasıl türediğini ortaya koymuştuk. Yukarıda belirtilen alanlarda  demokratik dünya modelleri yapılırken, ana ve türev ortak paydaların modellere içselleştirilmesi, bir dünya demokratik modelleri sistemi ortaya çıkaracaktır. Modelleri bir sistem haline getirecek olan şey; hem ana ve türev ortak paydalar arasındaki hem de türev ortak paydaların kendi aralarındaki bağlantılardır.

Dünyanın demokratik modellenmesi çalışmasını kimler, nasıl yapacaktır?

Demokratik Dünya Modelleri Tasarımını Demokrat Aydınlar Yapacak

Yukarıdaki dört konuda ve diğer konularda bir modelleme çalışması yapılması, demokratik duyarlılık yanında, bu konularda bilgi ve deneyim sahibi olunmasını gerektirir. Bu nedenle,  demokratik dünya modelleri tasarımı çalışmasını demokrat aydınlar yapacaktır. Salt bir akademik çalışma olarak değil, gerçekçilik, uygulanabilirlik, demokratiklik ve kitlesellik özelliklerini kazanabilmesi için, bunun, her bir toplum kesimi üzerinden katılacak, böylece tüm toplum kesimlerinin duyarlılıklarını taşıyacak olan demokrat aydınların birlikte çalışması biçiminde organize edilmesi gerekmektedir. Böylece, tüm toplum kesimlerinin duyarlılıklarını taşıyan aydınların organize çalışması olacağı için, bu bir “ortak akıl organizasyonu” olacaktır.

Demokratik Dünya Modelleri Tasarımı Çalışması Nasıl Yapılacak?

Sitemiz bir “ortak akıl organizasyonu platformu” oluşturmak amacıyla kurulmuştur. Ortak akıl organizasyonun çalışması, sanal ve canlı ortamın birlikte kullanılması biçiminde düşünülmüştür. Bu çerçevede, çalışma süreci aşağıdaki gibi işleyecektir.

Çeşitli toplum kesimlerini temsil eden; işçi ve memur sendikalarından meslek kuruluşlarına, işveren örgütlerinden mezun derneklerine kadar çeşitli sivil toplum örgütleri, duyarlılıklarını taşıdığını düşündükleri bilim adamı ve uygulamacılarına, yukarıdaki konularda model tasarımı  hazırlatıp,  yayınlanmak üzere sitemize göndermeye davet edilecektir.

Hazırlanacak model tasarımları için, yukarıda açıklanmış olan; yaşama hakkı, pastanın büyütülmesi, demokratiklik ve küresel yaklaşım ilkeleri dışında, bu çalışmayı organize eden “Demokratik  Dünya” adlı grubumuzca, herhangi bir ön koşul öngörülmemekte olup, bu ilkeleri taşıyan bütün model çalışmaları sitede yayınlanacaktır.

Sitemizde yayınlanan metinler, herkesin okumasına açık olacaktır. Ancak, eleştiri/tartışmalarda belli bir düzeyin korunması ve  eleştiri/tartışma disiplininin sağlanması bakımından, site, eleştiri/tartışmaya açık olmayacaktır.

Siteye çalışma gönderme sürecinin 2013 Eylül ayı sonuna tamamlanması planlanmıştır.

2013 Ekim ayının ikinci yarısından itibaren, öncelikle yukarıda açıklanan dört konuda peş peşe canlı forumlar düzenlenecek ve siteye konulmuş olan model tasarımları, bu forumlarda eleştiri/tartışma konusu yapılacaktır.

Canlı forumlarda gerçekleştirilen eleştiri/tartışma süreci sonunda, yapılan eleştiriler ve eleştirilere verilen cevapların ışığında, Grubumuzca, alınacak danışman(lar) desteğinde ve  yaşama hakkı, pastanın büyütülmesi, demokratiklik ve küresel yaklaşım ilkeleri esas alınarak incelenip tartışılacak ve dört konudaki çeşitli model tasarımları, yine her bir konuda tek bir model tasarımı haline getirilerek, sitede yayınlanacaktır.

Demokratik Dünya Modelleri Sistemi Demokratların Vizyonu Olacak

Demokratik dünya modelleri tasarımı çalışmasının sonucunda, bütün demokratların yanında değil içinde olacağı bir düşünsel zemin elde edilecektir. Böylece, ortak paydaları temelinde yapılacak çalışmalar sonucunda ortaya çıkacak demokratik dünya modelleri sistemi, bir taraftan demokratların pratikte birliğini sağlarken, aynı zamanda demokrasi mücadelesinin vizyonunu da oluşturarak, demokratların yolunu aydınlatacaktır.